Vapur Hareket Etti Haydarpaşa’dan !

Çarşamba gününden başladı heyecanımız. Eskiden kuyruk kavgası olurdu şimdi internetten kime şans düşecek telaşı. Eskiden geceden kuyruğa girenlerin şansı yüksekken şimdi interneti hızlı olanın. Öyle böyle derken aldık biletimizi. Sonradan iptal oldu dediler, sonra öyle birşey yok dediler o ayrı bir yazı konusu o yüzden o konuya çok girmeyeceğim.Maç günü geldi çattı. Sabahtan maça gidemenin üzüntüsüyle kalkmama rağmen stada gidileceği haberi geldi erkenden. Hemen gittik biletimizi bastırdık.

Oradan da çıktıktan sonra Kadıköy’e geçtim. Kadıköyde beni her gören toplanma yerinin neresi olacağını soruyordu. Aceleye gelmiş bir iş olması nedeniyle kimse tam olarak bilgili değildi. O yüzden stada çıktık. Stadta yaklaşık 200 kişilik bir grubu görünce gerçekten moralim bozuldu. Neredeydi diğer insanlar?

Bu sorunun cevabını alamadım şöyle ki; stadtan iskeleye doğru yürümeye başladık. Nasıl olduğunu anlamasam da her metrede sayımız gittikçe artıyordu. İskeleye geldiğimizde sayımız binleri bulmuştu bile. İskelede klasik Beşiktaş taraftarıyla karşılaştık. İskelenin girişine polis bizi sokmazken uzaktan baktığımız yerde hiç Beşiktaşlı yoktu. Ama her vapura çıkan birden delikanlı olup bize küfür edip 8taş atkısı açmaya başlayınca vapura yağan bira şişeleri de olayın kaçınılmaz sonu oldu.

Ve en sonunda vapur geldi ve ” Vapur hareket etti Haydarpaşa’dan son durakta indik biz Kabataş’ta!”

Vapurun içinde yer kargaşası olurken yolculuğun ilk saatlerinde bir turist çiftin yanında buldum kendimi. Şaşkınlıkla bakıyorlardı etraflarına. Yanlarına oturunca İngilizce veya Almanca bilip bilmediğimi sordular ve İngilizce bildiğimi söylediğimde. Bu nedir? Nereye gidiyorsunuz ne var bugün tarzı sorular sordular. Olanları anlattım ve çok şaşırdılar. Hatta fotoğrafları çekerken beraberde fotoğraf çektirmek istediler ve maalesef atkımı onlara hediye etmek zorunda kaldım  Bir an gaza gelip verdik atkıyı ama maçta atkısız kaldık  Neyse sağlık olsun hiç değilse “Devils OF GFB İstanbul” atkımız artık Almanyada dolaşacak.

10 dk’lık turistik gezisinin ardından vapurun tepesine çıktık ve iskele yaklaştıkça coşkumuz arttı, meşalelerimiz yandı, seslerimiz yükseldi ” Geliyoruz! “.

Vapurdan indikten sonra ise orada bizi bekleyen kardeşlerimizle buluşunca sayımız kaç oldu tahmin bile edemiyorum. Ama kimse bana 1600 kişilik bilet vardı filan demesin kimse beni orada 2500 kişiden az olduğunu ikna edemez. Ve yürüyüşümüz başladı iskeleden stada doğru. Beşiktaş’ı inlete inlete yürüdüğümüz yolun ardından stada geldik ve eziyetimiz başladı.

Hepimizi giriş yapacağımız yerin bir blok yanında toplayıp giriş yapacağımız yerle aramıza bir bariyer koydular ve o bariyer de 2 kişinin yan yana ancak geçebileceği bir kapı açtılar. Bilet kontrolü ve üst araması yapılarak oradan giriş yapacağımız yere doğru yürüdük ve asıl eziyet başladı.

Beklemeye başladığımızda yanlış hatırlamıyorsam maçın başlamasına iki veya bir buçuk saat vardı. İlk dakikalar rutin bir bekleme olduğunu düşünsekte zaman ilerledikçe bu işte bir gariplik olduğunu anlayıp yavaş yavaş homurdanmaya başladık. Bu süre zarfında merdivenler ve aşağı kısım tamamen dolmuş herkes iç içe bir durumdaydı.

İçeriye durmadan çevik kuvvet takviyesi yapılıyordu ve çevik kuvvetler direkt olarak merdivene yöneliyordu orada sayısız kargaşa yaşandı ve tabi ki doğal olarak biber gazı ve joblar! Polis sürekli aramızdan geçerek bir hat oluşturmaya çalışsa da her seferinde başarısız oluyordu. Bu sırada ilginç bir olay yaşandı ve bir çevik kuvvet görevlisi telsizini kaybetti. Gelip bize telsizimi gördünüz mü diye sormaya başladı. Bu kadar insanın içinde nasıl bulacaksın telsizi hareket bile edemiyoruz diye bir tepki verdiğim an ” Sen mi aldın lan telsizi mi? ” deyip üzerimi aradı tekrardan. Bir başka olayda ise araya hat çekmeye çalışırken “yavaş ulan” dedi diye yaşı 16 ya da 17 olan bir kardeşimizi tartaklamaya başladı içlerinde birisi. Kardeşimizi yanından çekip küçücük çocuğa n’apıyorsun dediğim de birden insan olduğu aklına geldi ve ellerini birleştirip özür diledi. O da bir şeydir tabii ki.

Artık maç başlamıştı ama biz hala dışarıdaydık. Birden nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kale kapısını andıran 8taş müzesinin girişi olan kapı açıldı. Ve tabii ki hemen oraya doğru hareketlendik. Nereye gittiğini bilmeden ama birden sahayı görünce coşkumuz arttı ve son yılların belki de tribün tarihinin en iyi baskınlarından birisini gerçekleştirerek sahaya girdik. Hemen sol tarafımızda ki tribünlerin bize nasıl baktığı inanın hala aklımda. Kimse ne olduğunu bile anlamadan tribünde ki yerimizi almaya başladık.

Ve böylece stada girdik. Tribünde ki performansımız ise oldukça iyiydi diye düşünüyorum. İnönüye ilk kez gelenler çarşının nasıl bir fiyasko olduğunu, LİGTV olmasa bir hiç olduklarını ise gayet iyi anlamışlardır diye düşünüyorum. Bütün maç boyunca goller dışında hiçbir beste bağıramayan bir taraftar topluluğu işte. Maç içine fazla değinmeden maçın sonunu da anlatmak istiyorum biraz.

Maç bittikten sonra tribünde ki ve sahada ki ( galibiyet gelmese de deplasmanda yenilmemekte birşeydir) zaferimizi kutladık. Ve belkide o güzel güne yakışan bir olay gerçekleşti o an. Saha kenarında ki foto muhabirlerinden birisi yanımıza gelip bizden bir atkı aldı ve o atkıyla Semih Bahadır maçın karesini çekti!

Maç sonunda ulaşım sorunu da yaşasak onuda bir şekilde çözüp mutlu, yorgun ama gururla evimize döndük. Yazımı bayan taraftarlarımızın dişi kartallara yaptığı kontrayla bitirmek istiyorum. 

Ağzına ruj sokmaya geldik,
Makyajınızı bozmaya geldik,
Saçını başını yolmaya geldik 8taş!

Kaynak: Aydın Katip – 12numara.org

Bir cevap yazın

Dasda Plugin is just active at page.